Felsefi Düşün Sayı: 16 – İskoç Aydınlanması / Nisan 2021

Sayı Editörü: Gökhan MURTEZA (Kırklareli Üniversitesi)

Makalelerin özetleri ve anahtar kelimeleri için lütfen ilgili makalenin ismi üzerine tıklayınız.

MAKALELER

Öz

Adam Ferguson, toplumsal ilerlemenin siyasi ve felsefi soruşturmaya konu olduğu bir dönemde ilerleme düşüncesi üzerinden toplum ve ahlak felsefesini inşa eden İskoç Aydınlanmasının önemli figürlerinden biridir. An Essay on the History of Civil Society isimli eserinde doğal tarih kuramı çerçevesinde insanoğlunun ilkel toplumlardan uygar toplumlara ilerleyişinin toplumsal, ahlaki ve siyasi boyutlarını tartışır. Ferguson ayrıca Institutes of Moral Philosophy ve Principles of Moral and Political Science isimli eserlerinde insan türünün ve bireyin tarihini, insan doğasını, ahlaki yargıyı, ahlaki onamayı, erdemli ve mutlu bir hayatın özelliklerini derinlemesine inceler. Bu çalışmanın amacı Ferguson’un, insanın gelişimini ve toplumun ilerlemesinin tarihini kapsayan taslak üzerinden, ahlak felsefesini nasıl konumlandırdığını ve insanın doğal toplumsallığı ile ahlak kuramını nasıl ilişkilendirdiğini göstermektir. Bu bağlamda onun toplum ve ahlak felsefesinin temelleri analiz edilirken hem toplumun bir bireyi olarak hem de ahlaki bir fail olarak insanın yeri, ödevi ve hayatının amacı tartışılacaktır. Ayrıca doğal toplumsallık konusunda Ferguson’un dönemin diğer düşünürlerinden ayrıldığı nokta belirlenip bunun toplumun mutluluğuna ve bireyin ahlaki formasyonuna etkisi üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Doğal tarih, insan doğası, doğal toplumsallık, iyilikseverlik, çatışma, ahlaki mükemmellik.

Özet

İngiltere ile birlik süreci sırasında, iktisadî bütünleşme için, İskoçya’nın ulusal amacı kendi serbest piyasa sistemini inşa etmekti. Pratik uygulamadan önce, ideolojik yapı gereksiniminin karşılanması gerekiyordu. Bu nedenle, İskoç aydınları kendilerini sisteme uygun eylemde bulunacak biçimde yönlendirmeleri için kitleleri etkilemek üzere yapıtlar yayınladılar. Çok kısa bir süre içerisinde, sonucun düş kırıklığı olduğu gözlemlendi. David Hume ve Adam Smith’in başını çektiği Aydınlanma filozofları İskoç halkının örnek alabileceği bir insan modeli tasvir ettiler. Modelin üç belirli niteliği vardı: (1) Rasyonellik, (2) ilerleme istemi ve (3) ahlâk duygusu. Filozoflar teolojik figürlerin kitleler üzerinde büyük etkileri olduğunun farkına vardıklarında, İskoç halkının sözü edilen nitelikleri edinmeleri için ek kozmolojik argümanlar da geliştirdiler. Kusursuz ve kendi kendine yeterli bir evren tasarımı, özgün kuralları olan piyasa ile son derece uyumlu idi. Kuralların etkili olabilmeleri için sistem rasyonel, ilerlemeci ve ahlâklı aktörleri şart koşuyordu. Bunlara ek olarak, filozoflar yaratmış oldukları düşünsel etkiye zarar verebilecek teolojik ve kozmolojik görüşlere saldırmaktan da çekinmediler.

Anahtar Kelimeler: İskoç Aydınlanması, rasyonellik, ilerleme istemi, ahlâk duygusu, etki.

Öz

Bu makale, İskoç Aydınlanması filozoflarından David Hume’un 1742’de kaleme aldığı kötü nam salmış ırkçı bir yazısını bağlamsallaştırır. Hume, söz konusu yazısında siyahilerin zihinsel olarak beyazlara göre doğuştan daha düşük olduklarını savunmaktadır. Bu çalışmada, bahsi geçen yazı, öncelikle dışsalcı bir açıklama yöntemine sahip ampirist bir düşünür olması hasebiyle Hume felsefesinden bir bağlama oturtulur. Daha sonra söz konusu iddia, Hume’un felsefeye yaptığı en büyük katkısını -neden ve etki kavramını- geçersiz kıldığı dolayımında incelenir. Her iki yolla yazının Hume’un felsefi bakış açısıyla çeliştiği gösterilir. Çalışmada, bahsi geçen yazı zaman ve yer açısından bağlamsallaştırıldığında, Hume’un ırkçı bakış açısının alışılmadık bir şey olmadığı, bununla beraber Hume’un mucizeler hakkındaki görüşüyle benzeşim kurularak, filozofun, kendini dönemin genel geçer fikirleriyle sınırlayan bir düşünür olmadığına işaret edilir. Daha da önemlisi makalede, başka bir İskoç Aydınlanma filozofu ve Hume’un katı bir eleştirmeni olan James Beattie’nin siyahiler hakkındaki yazıları da incelenerek, o dönemde siyahilerin durumuna ilişkin alternatif bir bakış açısının var olduğu ortaya konur. Çalışmada Hume, siyahilerde hiçbir doğal zihinsel kusur olmadığına inanan ve Hume’un yazısında ​​öne sürülen iddiaları çürüten yeterli ampirik ve empatik argümanlar sunan Beattie ile karşılaştırılır. Bu makale, böylece Hume’un bu yazısının büyüklüğü tartışmasız olan düşünür üzerinde kötü bir yansısı olduğunun altını çizer.

Anahtar Kelimeler: Irkçılık, James Beattie, İskoç Aydınlanması, kölelik, ampirizm.

Öz

İskoç Aydınlanması’nın önde gelen bir figürü olarak Adam Smith, genel itibariyle bir iktisatçı ve ahlak filozofu olarak bilinmektedir. Fakat onun ‘Hukuk İlmi Üzerine Dersleri’ yahut bir hukuk teorisyeni oluşu çok fazla bilinmez. Bu makale, onun hukuk teorisine ilişkin düşüncelerine, ağırlıklı olarak bu kitabın merceği altında bakmaktadır. Smith’in hukuk teorisi çok açık bir şekilde tarihsel ve antropolojik bir ilginin ürünüdür, kendisine ait “uygarlığın dört aşaması teorisi”ne dayanır ve ayrıca onun iktisat ve ahlak teorilerinden bağımsız değildir. Smith’e göre hukukta değişim, toplumsal ve ekonomik değişimin parçasıdır. Ve o, bu evrimsel sürecin genel gidişatının hükümet tasarruflarıyla değil, Görünmez El vasıtasıyla oluştuğu düşüncesinde olmuştur. Smith ayrıca hukuki kurumların duyumsal yönünü de ön plana çıkarır. Sempati kavramı ve adalet duygusu, hak edip etmediklerine göre insan eylemlerinin ödüle layık görülmesi ya da cezalandırılmasına yol açan süreçler ile ilişkilidir. Bu makale Smith’in ‘Hukuk İlmi üzerine Dersleri’ni ve hukukun temelleri üzerine düşüncelerini, genel hatları ile ve onun ahlak ve iktisat teorilerini de dikkate almak suretiyle ele alıp inceleyecektir.

Anahtar Kelimeler: Adam Smith, Hukuk Kuramı, Toplum Sözleşmesi, Kendiliğinden düzen, Negatif Adalet.

Öz

Bu çalışma, David Hume’un tutkular teorisinin, klasik felsefe tarihiyle olan karşıtlığını René Descartes’ın tutkular teorisi örnekleminde göstermeyi amaçlamaktadır. Descartes’ın ruh ve beden ayrımına ilişkin görüşlerinin, tutkuların ahlakla ilişkisine dair fikirlerini şekillendirdiği ve ahlak soruşturmasının, beden ile tutkular arasında yapılan köktenci ayrım üzerinden okunmasına dayandığı savlanmıştır. Hume açısından bu bakış açısı son derece sorunlu olduğu gibi, kısır tartışmaların da kaynağıdır. O’na göre temel problem tutkuların kaynağı değildir. Hatta bu tutum, tutkuların üzerini örtmekten başka bir işe yaramayan sahte problemler silsilesini doğurmaktadır. Tutkular üzerine soruşturma, onların tanım ve kaynakları ile ilgili değil, kendileri de izlenimler ve tasarımlar oldukları için, birbirleri arasındaki ilişkiler ile ilgilidir. Ahlaka dair soruşturma, izlenimlerin ve tasarımların ilişkilerine dayalıdır ve bu ilişkiler, tasarımların kendilerinden türetilemeyeceği için, söz konusu etkinin nereden kaynaklandığına ilişkin soruşturmayla aynı sınırları paylaşır. Hume için tutkular, ahlakın ve tüm toplumsal biçimlerin de kaynağındadır. Descartes’ın tutkuları, ahlakı bireysel alana hapsederken, Hume’un tutkuları, ahlakın toplumsal temelini öne çıkaran bir bakış açısına sahiptir.

Anahtar Kelimeler: Tutku, Descartes, Hume, toplum, tasarım, ilişki.

Çeviri ve Sansür: İspanyol Aydınlanması’nda İskoç Aydınlanması Çevirileri isimli makalenin İngilizce orijinal metni

Öz

18.yy’da İngiliz dili ve Britanya Aydınlanması, bu konularda Fransa’nın kültürel çıkarlarına ve Fransızcadan İspanyolcaya gerçekleştirilen ikinci el çevirilere bel bağlamış olan azınlıktaki İspanyol aydınlanmacıların entelektüel sınırlarının ötesinde kalıyordu. Ayrıca, İspanyol kültürel yaşantısı da farklı devlet kurumları ve otoriteleri tarafından uygulanmakta olan sansürün etkisindeydi. Her ne kadar, yeni İspanyol Monarşisi ülkede ve Atlantik ötesi kolonilerde geniş çaplı reformlar yapmayı hedefliyorduysa da bunun geleneksel kurumsal yapıyı tehdit etmesi amaçlanmıyor ve uluslararası güç dengelerinde dalgalanmalara sebep olmamasına dikkat ediliyordu. Bunun dışında bir de kilise tarafından aydınlanmaya ait olsun ya da olmasın her tür reformist harekete doğrudan doğruya karşı bir sansür türü mevcuttu. Bu nedenle, İspanyolcaya bir şey çevirmek isteyen herkes çeviri yapacağı metni seçerken fazlasıyla dikkatli olmak durumunda kalıyor ve yaptığı çeviriye hatırı sayılır müdahalelerde bulunma imtiyazını kendisinde görüyordu. Her tür metin üzerinde “güncelleme”, “yorum getirme”, “uyarlama” ve hatta “düzeltme” işlemleri olağan taktikler halini almıştı. Tüm bunlar, William Robertson’ın Amerika Tarihi veya Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği de dahil İskoç Aydınlanmasına ait eserlerin İspanyolcaya çevrilmesinde söz konusu olan mevcut durum ve bağlamı oluşturuyordu.

Anahtar kelimeler: çeviri, sansür, İspanyol Aydınlanması, William Robertson, Adam Smith.

Çeviren: Gökhan MURTEZA

Özet

Bu makalede David Hume’un nedensellik ve tümevarımsal çıkarımların akılsal gerekçelendirilmesine karşı eleştirileri incelenecek ve bu eleştirilerin geleneksel metafiziğin olanaklılığına dair temel bir probleme işaret ettiği savunulacaktır. Hume’un nedensellik ilkesine ve bu ilkenin ima ettiği zorunlu nedensel ilişkilerin varlığına dair eleştirel argümanları ayrıntılı bir şekilde analiz edilerek, nedensellik probleminin nasıl olup da bizi tümevarımsal çıkarımlarımızın gerekçelendirilmesiyle ilgili olan tümevarım problemine götürdüğü gösterilecektir. Görüleceği gibi, Hume’a göre nedensellik ve tümevarımsal çıkarımların ortak problemi her ikisinin de genel geçer doğrular olarak kabul edilen ancak akılsal olarak gerekçelendirilemeyen nedensellik ilkesi ile doğanın tekdüzeliği ilkelerini doğru varsaymasıdır. Bu ilkelerin akılsal olarak gerekçelendirilemeyeceğini göstererek, Hume aslında daha büyük çaplı bir problemin, yani metafizik probleminin varlığına dikkat çekmektedir. Hume’un asıl ilgilendiği soru metafiziğin temelinde yer aldığı düşünülen ilke ve idelerin akılsal temellendirilmesinin olanaklılığı sorusudur. Bu da bir nevi metafizik bilginin temellendirilmesi ve bu bilginin olanaklılığı ile ilgili olan metafizik problemidir. Dolayısıyla Hume’un nedensellik ve tümevarım problemlerini geleneksel anlamda metafizik anlayışına karşı bir eleştiri olarak okumak mümkündür.

Anahtar Kelimeler: Hume, nedensellik, nedensellik ilkesi, tümevarım, doğanın tekdüzeliği ilkesi, metafizik problemi.