Felsefi Düşün Sayı: 18 – Nietzsche / Nisan 2022

Sayı Editörü: Nazile KALAYCI (Hacettepe Üniversitesi)

Makalelerin özetleri ve anahtar kelimeleri için lütfen ilgili makalenin ismi üzerine tıklayınız.

MAKALELER

Özet

Friedrich Nietzsche’ye göre yaşam, oluş içindedir ve sürekli değişimin etkisi altındadır. Bu değişimin temel mekanizması tüm varlığı harekete geçiren güç istencidir. İnsan dünyasında güç istencinin açığa çıkması iki tip insan arasındaki mücadeleye bağlıdır. İlki, güç istenci ile hareket eden bir fizyolojik nlı olan, dışarıda olanı kendine göre biçimleyerek evrimleşen, üreme ve beslenme yeterliği sergileyebilen, varlığını yalnızca korumakla yetinmeyip yaşamını istenç bakımından daha güçlü bir biçimde ortaya koymak isteyen insan tipidir. Bu insan tipi, insan evriminde asli rol oynamakta ve bir sonuç olarak, böyle bir amacı olmasa da türün devamlılığını sağlamaktadır. İkincisi, kendinde mücadele etme kuvveti bulamayan, yaşama uyum sağlayamamakla birlikte varlığını sürdürmeye devam eden ve insan türünün geleceği açısından bir engel oluşturan fizyolojik olarak zayıf insan tipidir. Yaşamın özü olan güç istencinin getirdiği koşullara tahammül edemeyen bu insan tipi, çözümü, yeni bir hakikatte ve bu hakikati güvenceye alan yüce değerler yaratmakta bulmuştur. Zayıf tip, bu gerçeklik altında ürettiği değerlere uyarak, kendisini güç istencinin yaşamda ortaya koyduğu mücadeleden kurtarmayı başarmış ve icat ettiği hakikate sığınmayı öğrenmiştir. Bu makalede güç istencinin işlerliği ve evrimsel yönü bu iki tip üzerinden tartışılmıştır.

Anahtar Kelimeler:  Nietzsche, evrim, Güç İstenci, ahlak, sürü.

Özet

Bu çalışmada Gilles Deleuze’ün Felix Guattari’yle iş birliğinden önce kaleme aldığı eserlere damgasını vuran Nietzsche okumasının anahtar kavramlarına odaklanılmakta ve Deleuze’ün Nietzsche alımlaması ile kendi fark felsefesi arasındaki ilişki açığa çıkartılmaktadır. Deleuze’ün okumasında öne çıkan temalar: Platonculuğun ters yüz edilmesi ve anti-felsefeye çağrı; nihilizmin aşamaları ve ahlaki değerlerin soybilimsel çözümlemesi; güç-istenci ve bedenin bir kuvvetler çokluğu olarak yeniden kavranması ve eleyici bir ilke olan ebedi dönüşün ‘kendinde fark’ı olumlaması şeklinde sıralanabilir. Bu konuların kesiştiği nokta Nietzsche’nin rasyonalizm karşıtlığıdır. Nietzsche, erken dönem metinlerinden Tragedyanın Doğuşu ’nda, ‘Platonik İdea’nın ölü hakikatinin karşısına, kendini daima şeylerin oluşu vasıtasıyla yani görünüşün görünüşünde duyumsanabilir kılan varoluşun ‘ilksel birliğini’ koyar. Deleuze’e göre Nietzsche’nin felsefesi, yaşamın olumlanmasına yönelik anti-Platoncu bir başkaldırı niteliği taşır; çünkü o, “güç-istenci” ve “ebedi-dönüş” kavramları aracılığıyla görünüş dünyasına içkin dinamik ve yaşamsal ilkeleri, geleneksel felsefenin özne, özdeşlik ve temsil gibi kurgularına karşı savunur. Bu açıdan Deleuze, Nietzsche’nin güç istenci düşüncesini, bedeni ve dünyayı kuvvetlerin karşılıklı ilişkileri bağlamında yeniden yorumlamamıza olanak veren bir yaklaşım olarak değerlendirir. Ebedi dönüş öğretisi ise, bir yandan varoluşa içkin yazgıyı olumlayan, diğer yandan nihilist değerleri eleyen kozmolojik dönüşün şiirsel bir yorumudur.

Anahtar Kelimeler: Nietzsche, Deleuze, olumlama, soybilim, nihilizm, güç istenci, ebedi dönüş, kendinde fark.

Özet

Bu çalışmanın amacı, Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin İşte Böyle Dedi Zerdüşt [Also sprach Zarathustra] kitabındaki “En Sessiz Zaman” [“Die stillste Stunde”] başlıklı bölümü çözümlemektir. Bunun için ilk olarak birinci kitabın son bölümü “Armağan Eden Erdem Üzerine”den [“Von der schenkenden Tugend”] yararlanılacaktır. Zerdüşt’ün bir öğretmen olmadığı ve onun asıl görevinin öğretmek olmadığı açıklanacaktır. İkinci olarak, “En Sessiz Zaman” bölümünün genel hatları çizilecektir. Üçüncü olarak, ‘en sessiz zaman’ın on bir konuşması ele alınacaktır. Bu bölüm, metnin ortasında yer alan ve metnin asıl temalarından biri olan bengi dönüşün ortaya çıkışından önceki bölümdür. Ezoterik yapısı bu bölümü anlamayı zorlaştırmaktadır. Ancak bu bölüm, metnin tamamının anlaşılması için anahtar bölümlerden biridir. Burada ‘en sessiz zaman’ın sesi olarak on bir kere işitilen sesin Nietzsche olduğu ileri sürülecektir. Nietzsche, Zerdüşt’ün yanına yani metne kendi sesini sözcüklerle eklemektedir ve metne müdahale etmektedir. Böylece Nietzsche, okur ile metin arasında duran Zerdüşt’ün anlaşılması için kritik noktaları gösterebilmektedir. Ayrıca metindeki zaman teması üzerine kullandığı sembolik işaretleri de burada sunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Friedrich Wilhelm Nietzsche, İşte Böyle Dedi Zerdüşt, “En Sessiz Zaman”, Zerdüşt, sessizlik.

Özet

Modern insanın yaşamını belirleyen değerlerin nihilizmden kaynaklandığını ileri süren Friedrich Nietzsche, nihilizmin bu etkisinin bertaraf edilebilmesi için dilimize ‘değerlerin yeniden değerlendirilmesi’ olarak çevrilen bir Umwertung aller Werte projesinin gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Buna göre, felsefeye düşen görev varolan değerlerin yıkılıp yeniden üretilmesidir. Nietzsche’nin modern felsefede bilinç kavramının kazandığı aşırı öneme yaptığı eleştiriye baktığımız zaman, bu tartışmanın ‘değerlerin yeniden değerlendirilmesi’ projesinin en önemli temalarından biri olduğu görülmektedir. Bu makale, bu tartışmayı daha da detaylandırmak ve somutlaştırmak amacıyla Nietzsche’nin ölümünden sonra basılan eserlerinde karşımıza çıkan haz, hazsızlık ve acı duygularını yeniden yorumlama girişimini ele almaktadır. Bu makalenin amacı, bu duyguların yeniden yorumlanışının, Nietzsche’nin spesifik anlamda bilinç eleştirisini, genel anlamda ise Umwertung projesini oluşturan en önemli unsurlardan biri olduğunu göstermektir. Ayrıca, Nietzsche’nin bilincin ve söz konusun duyguların büsbütün ortadan kaldırılmasını değil, onlara biçilen merkezi önemin bertaraf edilmesini hedeflediği tartışılmaktadır.

Anahtar Kelimeler:  Bilinç, Duygular, Haz, Hazsızlık, Acı.

Özet

Politika teorisinde Friedrich Wilhelm Nietzsche ismi ve demokrasi kavramı yan yana gelmesi neredeyse imkânsız görünen iki unsur olarak karşımıza çıkar. Nietzsche’nin metinlerinde demokrasi, Hristiyan dünya anlayışının devamı niteliğindedir; insanları aynılaştırması ve kitlelerin zayıflıklarıyla şekillenmesi nedeniyle, yüksek değerlere karşı hıncın ve köle ahlâkının seküler biçim almış hallerinden biri olarak tanımlanır. Bu çalışmada, Nietzsche’nin demokrasiyi eleştiren argümanlarının yanı sıra, başka bir perspektiften demokrasiyi destekleyen argümanlara da sahip olduğu savunulmaktadır. Bu paradoksal durumun nedeni, Nietzsche’nin eleştirdiği demokrasi anlayışı ile çağdaş demokrasi teorisine katkı yapabileceği öngörülen demokrasi yorumlarının birbirinden farklı olmasıdır. Bu minvalde, Nietzsche’nin eleştirdiği demokrasi anlayışı çerçevesinde öne çıkan sürü, köle ahlâkı, aynılık gibi kavramların karşısında üstinsan, efendi ahlâkı, güç istenci ve perspektivizm gibi kavramlar kullanılarak güncel bir demokrasi yorumuna varılmaktadır. Bu yorum ise büyük oranda, bir zemin veya prensip olarak nihaî bir temelin toplumsalı kuramayacağı, demokrasinin süregiden olumsal bir zeminlenme oyunu süreci olduğu görüşüne dayanan temelcilik-sonrası (post-foundational) demokrasi teorisi bağlamında yer almaktadır.

Anahtar Kelimeler: Sürü, hınç, üstinsan, perspektivizm, demokrasi, temelcilik sonrası.

Özet

Aristoteles’in insanı “konuşan hayvan” olarak gören bakış açısından hareketle Friedrich Nietzsche’nin “insanı aşma” amacı “dili aşma” amacı şeklinde yeniden yorumlanmalıdır. Nietzsche, dili dille aşmak için susma kabiliyetinin merkezi bir rol oynadığı yeni bir konuşma bulmuştur. Nietzsche’yi bir ‘kentaur’dan bir ‘yalıçapkını’na çeviren, yani sanatın, bilimin ve felsefenin melez bir konuşmasının sözcüsünden sonsuz dinginlik içinde hayatın derin ıstırabını ve neşesini şakıyan bir deniz kuşuna dönüştüren onun sessizlik ustalığıydı. Bu makale, Nietzsche’nin yazılarındaki “sessizlik” (Schweigen) kavramının metinlerarası bir okuması yoluyla filozofun dilin aşılması amacında esaslı öneme sahip farklı sessizlik türlerini ortaya koymayı ve sadece ne hakkında konuşmadığını değil, aynı zamanda konuşmasında nasıl sustuğunu da göstererek onun “sessiz konuşma”sının temel niteliklerini açıklamayı amaçlamaktadır. Susuşun köle ve efendi ahlaklarına ait iki ana türü birbirinden ayrıldıktan sonra Nietzsche’nin “kış uykusu” ve “tefekkür” olarak kavramsallaştırdığı “çileci sessizliği” dili aşma amacıyla nasıl uyguladığı gösterilmekte, felsefesi karşısında çağdaşlarının benimsediği sessizlik ile dönemin siyaseti hakkındaki düşmanca suskunluğu ele alınmaktadır. Nietzsche’nin öznel, kısa ve öz, yumuşak ve yüksekten konuşma üslubunu irdeleyen bu makale, “aynının bengi dönüşü” fikrinde en mükemmel ifadesini bulan sessiz konuşmasının felsefesinin metafizik yanına denk düştüğünü iddia etmektedir.

Anahtar Kelimeler: aynının bengi dönüşü, çilecilik, dil, hınç, kış uykusu, konuşma, intikam, Nietzsche, sessizlik, tefekkür.

Özet

Martin Heidegger ve Friedrich Nietzsche’nin insan varlığına dair anlayışları rasındaki benzer noktaların incelendiği bu makale, bu noktaların rastlantısal bir benzerlikten kaynaklanmadığını ve iki düşünürün felsefesindeki yapısal bir ortaklığa olduğu kadar, Nietzsche felsefesinin Heidegger’in erken dönemi üzerindeki açık felsefi etkisine işaret ettiğini öne sürmektedir. Makalenin birinci bölümnde, Heidegger’in varlığın anlamına ilişkin soruyu sorabilecek biricik varolan olarak gördüğü Dasein’ın varoluşu, hem sahicilik (Eigentlichkeit) hem de sahici olmayış (Uneigentlichkeit) olanağı bakımından ele alınmıştır. Dasein, sahici olmadığında ‘kendiliğini’ yitirerek herkes (das Man) gibi ortalama bir varoluşa sahip olur. Bu durumda, kamunun genel-geçer sosyal, ahlaki, kültürel normları tarafından belirlenir. Makalenin ikinci bölümünde Nietzsche’nin insan anlayışı gündeme getirilerek onun ‘sürü insanı’, ‘özgür insan’, ‘trajik insan’ ve ‘üst-insan’ kavramları ele alınmaktadır: Makalenin de gösterdiği gibi, yalnızca Nietzsche’nin ‘sürü insanı’ ile Heidegger’in sahici olmayan Dasein’ı anlamına gelen das Man’ı arasında değil, ‘üst-insan’ ve sahici olan Dasein kavram çiftleri arasında da tesadüf sayılamayacak bir yapısal ortaklık bulunmaktadır. Bununla birlikte, Nietzsche’nin ‘özgür insan’ı ise Heidegger’in sahici Dasein’ı ve sahici olmayan das Man’ı arasındaki geçişkenliği işaret eden bir köprü kavram gibi yorumlanmaya açıktır. Bu ortak unsurlar bağlamında, Nietzsche felsefesinin Heidegger felsefesine olan etkisi, her iki filozofun da, ‘özgürlük’, ‘belirlenim’, ‘otonomi/kendilik’ gibi temaları benzer kavramsal şemalarla benzer biçimde sorunsallaştırmış olmaları üzerinden görünür hale gelmektedir.

Anahtar kelimeler: Heidegger, Nietzsche, Dasein, Das Man, Sürü İnsanı, Özgür İnsan, Trajik İnsan, Üst-İnsan.

Özet

Sigmund Freud yaşamı boyunca Friedrich Nietzsche ile ilişkisi konusunda çekimser bir tutum sergilemiştir ve Nietzsche’den etkilenmemek için ondan aktif olarak kaçındığını sık sık dile getirmiştir. Fakat 1924 yılında yazdığı Mazoşizmin Ekonomik Sorunu adlı metninde geçen bir ifadede (“O halde bu dürtüye yıkım dürtüsü, egemenlik dürtüsü ya da güç istenci denir”) örtük olarak Nietzsche’nin metapsikolojisi ve bu metapsikolojinin temel kavramı olan güç istenci kavramı ile hesaplaşmıştır. Freud’a göre Nietzsche’nin güç istenci kavramı, onun kavramsal çiftinin tek bir tarafına, ölüm dürtüsüne denk düşer. Böylelikle Freud Nietzsche’nin güç istenci kavramını kendi kavramlarından birine indirger ve Nietzsche’nin metapsikolojisini aşmaya çalışır. Ben bu çalışmada Freud’un Nietzsche’yi aşma girişimini ele alacağım. Bu doğrultuda öncelikle –güç duygusu kavramından başlayarak– Nietzsche’nin güç istenci kavramının izini süreceğim. Güç istenci kavramının metapsikolojik düzeyde Nietzsche için ne anlama geldiğini gösterdikten sonra Freud’un dürtü kuramını inceleyeceğim. Böylelikle Freud’un güç istencine dair iddiasında bir haklılık payı olup olmadığına bakacağım. Sonuç olarak güç istencini ölüm dürtüsüne indirgemektense ölüm dürtüsünü güç istencinin bir ifadesi olarak ele almanın yorumsal açıdan daha doğru, verimli ve etkili olduğunu iddia edeceğim. Böylelikle çalışmanın ufkuna cevaplanması ve üstüne düşünülmesi gereken bir soru bırakarak çalışmayı sonlandıracağım: “güç istenci kendini neden ölüm dürtüsü olarak ifade eder?”

Anahtar Kelimeler: Nietzsche, Freud, Dürtü Kuramı, Güç İstenci, Ölüm Dürtüsü, Metapsikoloji, Psikanaliz.